Kayıtlar

Ocak, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dünyanın En Eski Saat Kulesi

     1386 senesinde kurulan dünyanın en eski mekanik saat kulesi olan Salisbury Katedrali saat kulesi şu an hala aktif olarak çalışmaya devam etmektedir. Johannes, Williemus Vrimand ve Johannes Jietuijt of Delf adlı üç horolog tarafından elle işlenmiş demirden yapıldığı tahmin edilmektedir. İngiltere'nin en yüksek çan kulesine sahip olan katedral mimari açıdan çok göz önünde olmasına rağmen, saat 1792 yılında katedralin geçirdiği bakım sırasında yıkılan eski bir saat kulesinde bulunmuştur. Bundan sonra 1929 yılına kadar muhafaza edildiği depoda toz içinde bırakılmıştır. 1956 yılında ise tekrardan kullanılmak için küllerinden yeniden doğmuştur. İlk anda aşina olduğumuz saatlere benzemeyen bu nadide saat, akrep ve yelkovanın olmamasıyla da farkını ortaya koymaktadır. Bir gün Salisbury taraflarına yolunuz düşerse bu güzel kentle beraber bu tarihin içinden kopup gelen bu zaman bekçisini de mutlaka ziyaret edin.

Otomatik Üretim: Swatch Sistem 51

           L üks saat üretiminde insanları tüketime iten kavram saatin eşsiz bir yapıda oluşudur. Ustalar saati tasarlayarak tek tek parçaları yerlerine koyarlar ve saatin kendine özgü bir üretim hikayesi olur. Bu tip saatlerde tahmin edeceğiniz gibi hep otomatik kurmalı saatlerdir. Endüstrinin en büyük oyuncusu olan Swatch firması da çağın ihtiyaçlarını göz önünde bulundurup otomatik bir saati yeni bir endüstriyel çalışmayla üretme kararı verdi ve ortaya Sistem 51 modeli ortaya çıktı. İlk kez Baselworld 2013 de görücüye çıkan saat bir anda saat endüstrisinde deprem etkisi yarattı. Piyasaya ise 2014 yılında sunulan model, firmanın bana göre vizyonunu ve üretim kapasitesini dünyaya gösterme çabasıdır. İlk Swatch quartz saatin 51 parçadan olmasına gönderme yapmak amacıyla Sistem 51'de 51 parçadan oluşturularak ismini buradan aldı.Aslında standart bir otomatik saat 100 parçadan oluştuğundan mühendisler bu aşamada gerçekten derslerini iyi çalışmışlar. Saatin iç mekanizması ne ka

Saat Camları: Plastik, Mineral ve Safir

           S aatlere baktığımızda ilk gördüğümüz element saatin camıdır ve camda saatlerin kalitesini belirleyen en önemli ögelerden biridir. Bu yüzden saat tercihlerimizde kaliteden yana olduğumuz zaman aynı ölçüde de saat camının kalitesi bir tık yükselmektedir. Tabi ki her materyalde olduğu gibi saat camı türlerinin de birbirine göre avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Bu yazımda da sizlerin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayacak materyali bulmaya çalışacağız. Plastik Plastik genel anlamıyla akrilik cam olarak saat camı olarak kullanılır. Plastik dünyada büyük ölçeklerde ucuz bir şekilde üretilen bir ürün olduğu için fiyatları da haliyle ucuz. Darbelere nispeten dayanıklı olmasına rağmen çiziklere karşı dayanıksız bir maddedir. Bu yüzden de genellikle çocuk saatlerinde tercih edilmektedir. Eğer saatlerinizde ki çiziklerden rahatsız olmayacaksanız uygun fiyatlı plastik camlı saatleri tercih edebilirsiniz. Mineral Dünyada üretilen saatlerin birçoğu mineral camlı

Tanrı Kent ve Sineklerin Tanrısı

     İ nsanı izlerken şok eden filmlerden birisi Tanrı Kent ise buna eş bir kitapta Sineklerin Tanrısı kitabıdır. Bu iki farklı sanat kolunun insanı bu kadar dehşete düşürmesi ise insanın içinde barındırdığı vahşettir. Üstelik bu vahşet çocuklar üzerinden gösterilince insanın kayıtsız kalması imkansız oluyor.  Bu iki eserden öncelikli olarak Sineklerin Tanrısı kitabını okumuştum. İlgimi ilk çeken şey kitabın ismiydi ve konusu hakkında da önceden bir bilgim yoktu. Kitabı okumaya başladıktan sonra yeni bir Define Adası kitabı olacağını düşündüm. Kitap ilerledikçe romanın başka bir izlekte devam etmeye başladığını fark etmeye başladım. İnsanın kökeninde neler yapabileceğini bir çocuğun masumiyeti üzerinden anlatıyordu. Şartların bizi nerelere götürebileceğini çocukların davranışlarından anlatması beni önce sarstı, sonra hikayenin içinde sürükledi. Ufkumu gerçekten açan bir eser oldu bir anda. İnsan doğasının çocuklar üzerinden böyle ustaca anlatılması muhteşem bir fikirdi. Kitaptan y

Badenheim 1939

    B adenheim 1939 kitabını ilk gördüğümde hemen ikinci dünya savaşı dönemiyle ilgili olduğu fark ettim ve ilgimi çekti çünkü İkinci dünya savaşı kitapları genellikle ya savaşın merkezinde ya da savaşın etkilediği insanlar üzerine yoğunlaşmaktadır ve o dönemin havası beni yıllardır aynı şekilde etkilemeye devam etmektedir.  Kitabın konusuna gelirsek Badenheim adında bir tatil beldesinde yahudilerin esaretini ve o beklenen sona doğru yol almasını anlatmaktadır. Kitabın güzel tarafı bunu gözümüze sokmadan veya Hitler ve Nazi Almanyası ile doğrudan bir ilişki halinde göstermeden betimlemesidir. Kitabın başları biraz sıkıcı ve monoton bir şekilde şehir hayatını anlatsa da bu karakterleri ve şehrin ruh halini öğrenebilmemiz için bir giriş niteliğindedir. Hayatın akışı içinde aslında şehirde garip bir durum yoktur ve insanlar birbirleriyle iyi bir şekilde geçinebilmektedirler lakin şehre Sağlık Bakanlığı memurlarının gelmesiyle durum değişmeye başlar. Şehirdeki yahudilerden Polonya ya ge