Dünyanın En Eski Saat Kulesi

     1386 senesinde kurulan dünyanın en eski mekanik saat kulesi olan Salisbury Katedrali saat kulesi şu an hala aktif olarak çalışmaya devam etmektedir. Johannes, Williemus Vrimand ve Johannes Jietuijt of Delf adlı üç horolog tarafından elle işlenmiş demirden yapıldığı tahmin edilmektedir. İngiltere'nin en yüksek çan kulesine sahip olan katedral mimari açıdan çok göz önünde olmasına rağmen, saat 1792 yılında katedralin geçirdiği bakım sırasında yıkılan eski bir saat kulesinde bulunmuştur. Bundan sonra 1929 yılına kadar muhafaza edildiği depoda toz içinde bırakılmıştır. 1956 yılında ise tekrardan kullanılmak için küllerinden yeniden doğmuştur. İlk anda aşina olduğumuz saatlere benzemeyen bu nadide saat, akrep ve yelkovanın olmamasıyla da farkını ortaya koymaktadır. Bir gün Salisbury taraflarına yolunuz düşerse bu güzel kentle beraber bu tarihin içinden kopup gelen bu zaman bekçisini de mutlaka ziyaret edin.

Erkeklerde Zenginlik Göstergesi Olarak Saat

       


           Özel mülkiyet kavramının daha olmadığın insanlığın emekleme aşamasında insanlar ortak bir hayat sürdürüyorlardı. Ava beraber çıkıyor, bölüşüyor ve ortak bir alanda hep beraber yaşıyorlardı. Ama zamanla kaynakların artması sonucu bunun paylaşılması aşamasına gelince bu günkü kapitalist düzen kendini özel mülkiyet adı altında ilk adımlarını gösterdi ve sonuç olarak insanlar birbirlerinden önce refah olarak sonra da bunun dışa yansıması olan statü farkı doğdu. Bu statü farkı da kendini zenginliğin dışavurumu olan mücevherler ile gösterdi. Bu noktada da günümüzde bunun erkekler için en bariz gösteriminin kollarımıza taktığımız saatler ile olduğu apaçık bir gerçek olarak duruyor. Günümüzde herkesin zevkine göre farklı fiyat aralıklarında birçok markasının koleksiyonları bulunmaktadır. Markalar ürünlerini pazarlarken önceleri diğer markalardan teknoloji olarak üstünlüklerini ortaya koyarlar ve bu şekilde reklamlarını konumlandırırlardı. Fakat günümüz tüketim çağında bunlar artık yeterli olmamaktadır. Tüketicinin dikkatini ve markaya bağlılığını artırmanın başka yolları devreye girmektedir. Öncelikle markanın toplum ve bireyler üzerindeki marka algısını yukarı çekerek insanların marka ile duygusal bir bağ kurmasını sağlamak gerekmektedir. Markalar artık maddi bir fenomen olmaktan çıkıp bağ kurduğumuz ürünler haline gelmiştir. Artık markalarının bize sunduğu özellikler değil o marka ile duygusal olarak ona yüklediğimiz anlam öne çıkmaktadır.
İnsani ilişkilerimizde de bu tüketim değişimini görmekteyiz. İlk izlenimde birisinde gördüğümüz saat önce bizi tasarımı ile etkilemekte ve sonra markasını öğrenmemiz ile her gün reklamlar ile beyinlerimize alttan alta kazınan marka algısı düşüncelerimizi dönüştürmektedir. Bu nedenden ötürü erkeklerin kullandıkları saatler otomatik olarak birer statü simgesi haline gelmektedir. Markalarda bunu bildiklerinden teknolojik gelişmişliğini en üst seviyede tutmaya çalışırken marka algısını da tüketiciye olabildiğince yakın tutmaya çalışmaktadır. Üst seviye lüks markalar bunu eşsiz özellikler sunarak ve sınırlı sayıda üretim yaptıklarını belirterek bizim üstünlük arayışımızı kamçılamaktadır. 
Bu lüks tutkumuza en iyi örnek sanırım Rolex markası örnek olabilir. Dünyada oldukça yüksek bir marka bilinirliğine sahip olan bu marka kendisini zenginliğin timsali olarak lanse etmektedir. Bu birbirine bağlı ağlar sayesinde lüks tutkumuz bu pahalı markalara yönelmemizi sağlarken bizimde algımızı insanların taktıkları saatler üzerinden şekillenmesine sebep vermektedir. 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dünyada En Uygun ve İyi Fiyata Saat Nereden Alınır?

Skmei Saat Markası

Naviforce Saat Markası Tarihi